Referans Medya

Uluslararası İnsan Hakları Akvitisti Michael Caster yazdı: Uygurlar iade edilemez

İnsan Hakları Savunucusu, Aktivist Michael Caster, Türkiye'nin neden Doğu Türkistanlıları iade etmemesi gerektiğini yazdı.

18 Ocak 2021 Pazartesi 18:48

Uluslararası İnsan Hakları Akvitisti Michael Caster yazdı: Uygurlar iade edilemez

Referans Medya

Michael Caster, Doğu Türkistanlıların Çin’e iade edilmesi durumunda büyük çapta istismar ve zulüm tehlikesi ile karşı karşıya kalacağını belirtti.

Türkiye'nin ve Tayyip Erdoğan'ın bu konuda geçmiş yıllarda sergilediği tavra atıf yapan İnsan Hakları Savunucusu Caster, yazısında şu hususlara dikkat çekti:

''Ocak ayının başında Çin, Türkiye ile suçluların iade anlaşmasını onayladı, eğer Ankara da buna uyarsa anlaşma yasalaşacak ve potansiyel olarak Türkiye’de yaşayan birlerce Uygur’u riske sokacak. Çin, uluslararası insan hakları normlarını zayıflatan, kendi sınırlarının ötesinde yasa dışı anlaşmaları imzalatmak için dünya çapında baskın bir politika yürüttü.

Uygurlar için güvenli liman

Türkiye’ye ilk kez, 10 yıl önce, İstanbul’daki Uygur diasporasını araştırmak için seyahat etmiştim. Uygurlar, Orta Asyalı Türkler olarak günümüz modern Türkiye ile kadim bir ticari geçmişe sahiptir ve Türkiye Çin’in baskılarına karşı Uygurlar için güvenli bir liman haline gelmiştir. 1949 yılının ağustos ayında Mao ile görüşmek üzere davet edilen Uygur liderlerini taşıyan uçak düştü. Onların ölümü, Halkın Özgürlük Ordusu askerlerinin Doğu Türkistan’ı tamamen işgal edinceye kadar saklı tutuldu. Binlerce Uygur mülteci Çin’den kaçıp komşu ülkelere sağındı.

1952 yılında, Türkiye yaklaşık 2 bin Uygur mülteciyi ülkeye kabul etti. On yıllar sonra İstanbul’da mülteci gruplarını desteklemek için uluslararası alanda onları savunmanın ilk adımları olan vakıfların ve derneklerin de yer aldığı büyük bir topluluk oluştu.

Erdoğan Uygur liderin adını parka verdi

1995 yılında, dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve bugün Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan, Uygur Diasporasının ilk liderlerinden İsa Yusuf Alptekin’in adını Sultan Ahmet Camii’nin yanındaki parka verdi. Çin parkın adının değiştirilmesi için büyük baskı yaptı ancak Erdoğan kabul etmedi.

Çin’in Türkiye ile iade anlaşmasını onaylaması konusuna geçmeden önce Erdoğan’ın 1995 yılında resmi olarak verdiği cevabı hatırlamakta yarar var: “Çin’e Türkiye’nin insanlara istediklerini yaptıkları, hapse attıkları ve istedikleri gibi infaz ettikleri Doğu Türkistan olmadığını hatırlatmak isteriz. Çin, Türkiye’ye İsa Yusuf Alptekin Parkı’nı kapatması için baskı yapmadan önce Doğu Türkistan halkına yönelik zulmüne son vermelidir.

İnsanlığa karşı suç haline dönüştü

2009’da Urumçi’deki olaylardan sonra Çin’in acımasız baskılarından kaçan mülteci gruplarına destek olmak amacıyla Türkiye, Uygurlar için hazırlanmış olan vatandaşlık sürecini 1 yıla kısaltan uygulamanın süresini uzattı. Sonraki yıllarda, Türkiye’ye Erdoğan’ın 1990’ların ortasında dile getirdiği, insanlığa karşı suç haline dönüşmüş Çin zulmünden kaçan Uygurlar için en güvenli alan olarak görüldü.

İşkence ve zorla kaçırılmaların yaygın olduğu, adil yargılanma ve yasal hakların sürekli reddedildiği Çin gibi bir ülkeyle hiçbir gerekçeye sığınarak iade anlaşması yapılmamalıdır. Bu sadece etik açından bir talep değildir bu tüm ülkelerin ‘geri göndermeme’ ilkesi kapsamındaki en temel sorumluluklardan biridir.

Çin’in iade anlaşmaları artıyor

Uygurlar için Türkiye’nin konumu gibi Nepal de Tibetliler için güvenli bir geçiş ülkesiydi. Çin, Nepal’in Tibetli mültecilere karşı tutumlarını değiştirmek için siyasi ve ekonomik nüfuzunu gittikçe artan şekilde kullandı ve bunun sonucunda iki ülke 2020 yılında suçluların iadesine ilişkin anlaşmayı gizlice imzaladı. Bu anlaşma, Nepal’den güvenli bir şekilde geçmek isteyen Tibetliler için büyük bir endişe oluşturdu ve sığınma hakkına dair uluslararası normları zayıflatan bir adım oldu.

Belçika onayladı

2019 yılının sonlarına doğru, Belçika parlamentosu, Belçika toplumu ve uluslararası insan hakları toplulukları ile herhangi bir istişare yapmadan, Çin ile iade anlaşmasını şok edici bir şekilde onayladı. Avrupa Birliği’nin bireylerin iadesine ilişkin bazı sınırlı kontrolleri ve dengeleri olsa da böyle bir anlaşmanın, hukukun üstünlüğüne ve demokrasiye saygı duyan bir ulus tarafından değerlendirilip onaylanması, uluslararası yükümlülüklerin ağır bir şekilde ihmal edilmesidir.

Çin baskı yapıyor

Çin, çoğunlukla terörizmle mücadele veya yolsuzluğu karşı yürütülen Skynet ve Fox Hunt operasyonlarını bahane göstererek dünya çapında iade anlaşmalarının yapılması için baskın bir program yürütmektedir. Çin’in işkence, insanların kaçırılması gibi güçlü delillerle belgelenmiş insan hakları ihlallerine rağmen yaptığı baskı karşısında çok az sayında ülke hukukun üstünlüğünü savunma konusunda başarılı olup karşı durabildi.

2020 yılı başına kadar Çin, 60 ülke ile iade anlaşması imzaladı. Bu, uluslararası hukukun temel prensiplerinin en derin şekilde ihlal edilmesi; uluslararası normlar ve demokratik kurumlar içinde açık bir şekilde büyüyen tehlikeyi göstermesidir.

İhlal olur

Her ne kadar sinir bozucu şekilde yavaş olsa da geçen yıl çok az sayıda ülke yasalaşma sürecinden önce bu anlaşmalardan vazgeçti. Çin’de sistematik yasal ve politik değişiklikler olmadığı sürece, yapılacak herhangi bir iade anlaşması, doğal olarak insan haklarını ve uluslararası normların ihlali anlamına gelecektir.

Bütün ülkeler, bu nedenle Çin ile onaylanmış iade anlaşmalarına ve buna ilişkin görüşmelere karşı bir an önce moratoryum ilan etmelidir.

1995 yılındaki gibi kesin ve açık olarak zulüm diye tanımladığı gibi Türkiye, bu son anlaşmayı onaylamayı reddetmelidir. Bu küçük bir parktan daha fazlasıdır. Bu, Çin’e iade edilmesiyle, taciz ve zulümlerle karşı karşıya kalacak binlerce insanın kaderiyle ilgilidir.

Facebook'la Yorumla

BENZER HABERLER